Evrimin 5 Gerekçesi: Neden Canlıların Evrimleştiğini Düşünüyoruz?
- Kent Siyaset
- 27 Şub 2021
- 3 dakikada okunur
Yazar: Çağrı Mert Bakırcı
Evrimle ilgili tartışmaların merkezinde evrimin kanıtları yer alır. Şu tür bundan mı evrimleşti, şu türde şöyle bir özellik nasıl evrimleşmiş olabilir gibi birçok örnek üzerinden tartışılır. Ancak tüm bunlardan söz etmeden önce, bir adım geri atıp, daha önemli bir soru sormak gerekiyor: Neden türlerin evrimleştiğini düşünüyoruz? Bunun gerekçesi ne?
Açıkçası türler hiç değişmeseydi bu, biyologların ve tıp doktorlarının çok daha işine gelirdi. Böylece evrimleşen bakterilerle uğraşmak zorunda kalmaz, tür içi çeşitliliği umursamaz, türlerin zaman içindeki değişimini evrim matematiğine dahil etmekle uğraşmazdık. Ancak doğanın kurallarını biz belirlemiyoruz. Biz, onları anlamakla sorumluyuz.
Doğaya baktığımızda, türlerin nesiller içinde değiştiğine, hatta yepyeni türleri oluşturduğuna yönelik, bilimsel olarak göz ardı edemeyeceğimiz kanıtlar görebiliyoruz. Bir bilim insanının bunlara sırt çevirip, daha kolay veya işine gelen açıklamalarda ayak diremesi imkansızdır. Gelin şimdi bu kanıtlara veya gerekçelere bir bakalım.
Evrimin 5 Gerekçesi
Gerekçe - 1: Yapay Seçilim
Evrimin yaşandığını düşünmemize sebep olan gerekçelerin başında, insan eliyle yapılan seçilim, yani yapay seçilim geliyor. İnsanlar, neredeyse ömürleri kadar kısa bir süre içinde, sadece 2-3 asırda, 4-5 atasal köpek çeşidinden, 400-450 kadar yeni köpek çeşidi yarattı. Bunu, köpekleri çeşitli özelliklerine göre seçip çiftleştirerek yaptılar. Sadece köpekleri değil, karpuz, şeftali, muz ve lahana gibi bitkileri ve at, ördek, tavuk, eşek gibi hayvan türlerini yepyeni canlılara dönüştürdüler. Yani canlıların, atalarından bambaşka varlıklara dönüşebileceğini biliyoruz. Doğada bunu yapan şey biz değiliz, türün kendi iç dinamiklerinin değişen çevre şartlarıyla etkileşimi. Ancak türler bizim tarafımızdan değiştirilebiliyorsa, doğadaki kuvvetlerin etkisi altında da değişebilirler. Bunu kabullenmemiz gerekiyor.
Gerekçe - 2: Doğada Var Olan, Farklılaşmış Canlılar
İkincisi, doğada bu şekilde farklılaşmış varlıklar var mı diye baktığımızda, bunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Aynı atadan geldiğini bildiğimiz, hatta kimi zaman atalarıyla aynı coğrafyalarda yaşayan canlılar, çeşitli izolasyon bariyerlerinin etkisiyle iki, üç, dört yeni türe evrimleşmiş haldeler. Bunlar birbirlerinden o kadar farklılaşmışlar ki, artık birbiriyle çiftleşemiyorlar bile. Yani sadece evrimin değil, türleşmenin de yaşandığını gösteren sayısız kanıt var. Bunun için Avrupa'daki Mus musculus türü fareler ile Mus domesticus türü farelerin biyocoğrafyasına bakmak bile yeterli.
Veya Amerika'daki Kara kafalı baştankara ile Karolina baştankarasına da bakabilirsiniz.
Ortak bir atadan gelen iki tür, iki ayrı coğrafyaya hapsolmuş ve nadiren bir araya gelip çiftleşebiliyor. İki canlı, bilimsel olarak ayırt edilebilecek düzeyde farklı. Yani eskiden aynı olan türler, doğal şartlar altında yepyeni türlere ayrılabiliyor ve bizler bunu görebiliyoruz.
Gerekçe - 3: Jeolojik Kayıtlar
Üçüncüsü, günümüzdeki türlere bakıp bir ortak ata ilişkisi tespit ettikten sonra, o ortak atanın hangi tarihte, hangi coğrafyada, ne şartlar altında yaşamış olması gerektiğini tahmin edebiliyoruz. Sonrasında jeolojik katman haritalarına bakıp, o türün yaşamış olduğu kayaçların olduğu yerlere gidip, tam da olması gereken katmanda, tam da günümüzdeki iki türün atasında bulmayı beklediğimiz özelliklere sahip türlerin fosillerini bulabiliyoruz.
Bu bulduğumuz fosiller, bulmayı beklediğimizden daha eski katmanlarda değil... Daha yeni katmanlarda da değil... Veya rastgele coğrafyalarda dağılmış halde de değil... Tam da incelediğimiz modern türlerin atalarının yaşamasını beklediğimiz yerlerde, günümüzde var olmayan, türler arası geçiş gösteren canlıları buluyoruz.
Bir bilim dalının öngörü gücü, o bilimin geçerliliğinin en önemli ölçütüdür. Evrim, bize muazzam bir öngörü gücü veriyor ve akıl almaz bir isabetliliğe sahip.
Gerekçe - 4: Genler
Dördüncüsü, genlere baktığımızda anatomik ve fizyolojik bulgularımızı birebir destekleyen sonuçlara ulaşabiliyoruz. Örneğin bir özelliğin nesiller içerisinde değiştiğini fiziksel gözlem ile tespit edebiliyor, sonrasında o özellikle ilişkili olan genlere bakıp tam da öngördüğümüz gibi mutasyon ve seçilim baskısının izlerini bulabiliyoruz. Çok sonradan bilim sahnesine çıkan genler ile asırlar öncesine dayanan makrobiyoloji arasındaki bu kusursuz tutarlılık, doğru yolda olduğumuzun en güçlü ispatlarından birisi.
Sadece genler ve makrobiyoloji de değil, fizyolojiden anatomiye, etolojiden sitolojiye kadar tüm bilim dalları, her seferinde aynı evrimsel hikayeyi doğrulayan sonuçlar veriyor. Çok fazla veri hattı var ve hepsi aynı evrimsel sürece işaret ediyor.
Gerekçe - 5: Evrimi Gözlemek
Beşinci ve son olarak, değişimi hem laboratuvarda hem doğa şartlarında gözleyebiliyoruz. Eskiden belirli şartlar altında belirli besinleri tüketemeyen bakterilerin, seçilim baskısı altında farklılaşarak yepyeni beslenme yöntemleri edinebildiklerini gözlüyoruz. Balıkların çiftleşme ve kamuflaj desenleri, laboratuvar şartları altında yapılan deneylerde gözümüzün önünde evrimleşiyor. Tek hücreli canlıların çok hücreli canlılara evrimini bizzat gözleyip, kameraya kaydedebiliyoruz. Köpeklerin kurtlardan evrimleşmesini sağladığını düşündüğümüz baskıları laboratuvar şartlarında tilkilere uyguluyoruz ve aynı sonuçları elde ediyoruz.
Sonuç
Yani evrimin yaşandığını düşünmek için gerçekten çok güçlü gerekçeler var. Bunları görmezden gelmemiz veya daha hoşumuza giden anlatılara uydurmak için bunları eğip bükmemiz mümkün değil. Bu, büyük kütleli cisimlerin Evren'i oluşturan uzay-zaman dokusunu büktüğü fikrinden hoşlanmıyoruz diye, buna yönelik yüzlerce veri hattını ve binlerce kanıtı görmezden gelmeye çalışmaya benziyor.
Evrim, biz istesek de istemesek de bir gerçek ve yaşanıyor. Tıpkı sıfırdan bir galaksi yaratamıyor olmamız gibi, tek hücreli canlılardan insana gelen evrimsel yolu da gözleyemiyoruz. Ancak buna yönelik tüm kanıtları bir detektif gibi birleştirmek ve gerçeği ortaya koymak zaten bilimin işi.
Unutmayın: Bilimde pek az şey baştan sona, bir bütün olarak bizim incelememize sunulmuş halde. Neredeyse her bilim dalında, sayısız detayı birbiriyle rasyonel ve deneysel bir şekilde birleştirmek ve farklı veri hatlarıyla sonuçlarımızı doğrulamak zorunda kalıyoruz. Evrimsel biyoloji de bundan farklı değil.
Comments